Zaman hep ilerliyor, sen yol alsan da almasan da
Bir şeyleri yapmak istemediğim ya da savsakladığım zamanlar, boş duvara bakma hissinin bile çok iyi geleceği düşüncesi sarıyor. Tabii ki boş duvara bakmıyorum, zaman zaman oyunlar oynarken (ki oynadığım oyunlar kalitesiz diye nitelendirilebilir, insana çok bir şey katmaz.) zaman zaman da sosyal medya da yine pek bir işe yaramayacak içerikler tüketiyorum. Bu demek değil ki böyle zamanlarım hiç olmasın, kafamızı boşaltmamız da lazım, ancak bu zamanların sıklığı çokluğu ve boşa harcanmışlığı beni sonrasında çok daha kötü hissetmeye itiyor.
Çocukluk zamanlarımda tahminen 14–15 yaşlarımda bu tarz boşa geçirilmiş ve erteleme durumlarına karşı bir motto uydurmuştum. “Bir şeyler yapsam da zaman geçecek, bir şeyler yapmasam da”. Asıl önemli olanın bu zamanı nasıl değerlendirdiğim olduğunu o yaşlarda anlamıştım. Bunu sürekli hayatıma uygulayamasam da aklıma geldikçe kendimi böyle motive etmeye çalışırım. Eskiden ders çalışmak için kullandığım bu motivasyon şimdilerde ise kendimi geliştirmek, işlerimi halletmek ve ertelememek için kurtarıcım oluyor. Çoğu zaman hayatımızı iyileştirmek için böyle basit düşünceler yeterli oluyor.
“The future starts today, not tomorrow.” — Pope John Paul II
Öyle beylik laflar etmeyeceğim, çoğumuz için harekete geçmenin aslında en büyük zorluk olduğunu varsayabilirim. Ama bütün kapıların harekete geçmekten açıldığını da inkar edemem. Harekete geçirici motivasyonu ise “zaman öyle de böyle de geçiyor” cümlesinden yola çıkarak sağlayabilirsiniz. Birçok makale ve yazının ortak noktası eyleme/harekete geçmekten çıkıyor. Kısa zaman önce okuduğum Hüseyin Polat Yürük’ün yazdığı “Daha verimli olmak için en basit çözüm” isimli bu güzel makalede onlardan biri.
Yine çoğumuz bir eylemi gerçekleştirmekten önce “hiç canım istemiyor”, “sonra yaparım ya”, “motivasyonum hiç yok” gibi cümleler kurarak eylemi gerçekleştirmekten vazgeçiyoruz. Ancak eylemi gerçekleştirince, aksiyona geçmenin verdiği haz ve bişeyi tamamlamış olma hissi ortaya çıkıyor ve “iyi ki yapmışım” cümlesini kuruyoruz. En geçerli örneklerden biri spor yapmak olabilir. Çoğumuz spora gitmeyi alışkanlık haline getirmeden önce erteleriz ya da tamamen vazgeçeriz. Vazgeçmediğimiz senaryoda ise her spor sonrası “iyi ki geldim” hissi ve spora gitme özgüvenini yeşertiriz. Yani yine yaptıktan sonra aslında eylemi gerçekleştirmenin yararını tekrar keşfederiz. Öncesinde ise bu duygunun oluşacağını bilmek bile bizi çok da motive etmeyebilir.
Mevzu yine harekete geçmeye, konfor alanını terketmeye ve bir şeyler yapmak için ilk önce başlamanın gerekliliğine gelip çatıyor. Burada o motivasyon zamanın kendisi olabilir. Harekete geçmek için bu zamanı yapmak istediğim bir işi yapmaya da harcayabilirim, oturup işe yaramaz bir video ya da içerik tüketerek de harcayabilirim. Bu hareketi tetikleyen şey; “zaman ben bir şey yapsam da geçiyor, yapmasam da” cümlesindeki zamanın akışına vurgu olabilir.
“Time is what we want most but what we use worst.” — William Penn
Ben de her zaman bu yönetimi uygulayamıyorum. Ancak bazı zor zamanlarım da bu düşünce hep itekleyici bir güç oluyor. Yazı yazmaya ara verdiğim şu dönemde beni tekrar tetikleyen ve bu yazının ortaya çıkmasında ki en büyük neden de zamanın ben bu yazıyı yazsam da, Twitter ve Youtube’da zaman harcasam da geçeceğinin bilmem ve bu düşünceyle harekete geçmemdendir. Şimdi ise geriye baktığım belki birkaç kişiyi de olsa faydalı olabilecek, belki bir bakış açısı kazandırabilecek bir yazı ortaya çıkmış ve kendimi çok daha iyi hissetmiş olarak bulacağım.